Hakimler Savcılar Konseyi, İsimli ve İdari Yargı 2022 yılı Kararnamesi ile 5426 hakim, 33 başsavcı ve 351 lokal mahkeme üyesinin yerini değiştirdi. Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesine ait davada evrakın Suudi Arabistan’a gönderilmesine şerh düşen ve muhalefet eden İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi Lideri Nimet Demir, Kahramanmaraş’a atandı.
Bu sabah, görüşünü sormak üzere Lider Demir’i aradım.
“Şerhinizden dolayı bu atamaya maruz kaldığınız düşünülüyor” demem üzerine Demir “Aynı şeyi düşünüyorum. Bana haber verilmedi. Beklemiyordum” diye karşılık verdi. Demir, kararından dolayı yaptırıma uğramasını “Demokrasi, insan hakları ve özgürlük anlayışının ve pahasının gereği neyse onu yapmaya çalışıyordum. Bu otoriter yapılarda her vakit reaksiyon görecek duruştur. Ben de o duruşun şu anda mağduru pozisyonundayım diyeyim” diye yorumladı. Mesleği bırakmaya karar verdiğini kaydeden Demir, “Ailemle görüşüyorum. Onlarla birlikte ortak karar vereceğiz. Ancak çabucak dilekçemi vermeyi düşünüyorum” diyor.
İşte, Demir’le söyleşimiz:
Kamuoyunda şöyle bir kanaat var: Kaşıkçı Davasındaki şerhinden dolayı Hakim Nimet Demir, bu atamaya maruz kaldı diye düşünülüyor. Ben de o denli düşünüyorum. Siz ne düşünüyorsunuz?
Aynı şeyi düşünüyorum ben de. Talebim yoktu. Kararnameye giren arkadaşlara haber veriliyordu. Bana haber verilmedi. Beklemediğim bir tayindi.
Kaşıkçı Davası’daki kanaatinizden dolayı cezalandırıldınız, o denli anlıyorum.
Yani, bir bakıma o denli. (Gülüyor) “Kar beyaz mıdır?” diye sorulmaz. Evet, kar zati beyazdır.
Bekliyor muydunuz?
Bu kadar cüret edeceklerini, bu kadar mert olacaklarını zannetmiyordum.
Size de sürpriz oldu, anladığım kadarıyla.
Evet, bu kadar rahatsızlık hissedeceklerini kestirim etmemiştim.
Ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Ayrılmayı düşünüyorum. Benim kıdemimde olan yargıçların yeri değil orası.
Mesleği bırakacaksınız…
Tabi tabi, bırakacağız.
Bildiğim kadarıyla muhafazakar bir yargıçsınız. 2014’te başörtüsünü savunan yazılarınız gündeme gelmişti. Bugün ise başörtüsüne yönelik ayrımcılık son buldu. Hatta sizinle birebir kararnamede başörtülü başsavcı atandı. Ancak siz ise kanaatinizden dolayı gidiyorsunuz? Bu biraz ironik bir durum değil mi?
Aslında otoriter bir yapıdan beklenebilecek şeyler bunlar. İnsan hakları, özgürlük ve demokrasi üzere kıymetlerin topluma yerleşmesi noktasında bir anlayışım var benim. Muhafazakar bir beşerim ancak bu türlü bir anlayışa sahibim. Yerleşmesi için çaba ettim. Önümüze gelen davalarda sanıkların, davacının yahut davalının kimliğine bakmıyordum. Demokrasi, insan hakları ve özgürlük anlayışının ve pahasının gereği neyse onu yapmaya çalışıyordum. Bu otoriter yapılarda her vakit reaksiyon görecek duruştur. Ben de o duruşun şu anda mağdurun pozisyonundayım diyeyim.
Kaşıkçı şerhiniz için “Keşke o denli yazmasaydım” dediğiniz oldu mu?
Yo, hayır. Asla asla.
Bir an için bir pişmanlık…
Hayır, hayır. Benim kararım orada kıyamete kadar duracak, o muhalefet şerhi. Bir periyoda ışık tutacak. Bizler geçiciyiz. Bugün mağduriyete maruz kalmasam bile bu makam, bu kürsü bana tapulu bir yer değil. O yüzden kesinlikle gidecektim. Asla… Tekrar birebir kararı veririm.
Siz İstanbul’dan ayrılırken, Prens Salman Türkiye’ye geliyor. Nasıl yorumluyorsunuz, havanın değişmiş olmasını? Sizin gidişiniz bu barışmanın sonucu olabilir mi?
Bilemiyorum tabi. Siyasetten pek anlamıyorum. Siyasi anlayış içerisinde kabul görür mü, bilemiyorum.
Ne vakit ayrılmayı düşünüyorsunuz? Tarihi netleştirdiniz mi?
Tabi çok yeni oldu. Herkesin a, b, c planları varken, o denli bir planım yoktu. Arzumanım bile yoktu. Artık ne yaparım… Ailemle görüşüyorum. Onlarla birlikte ortak karar vereceğiz. Lakin çabucak dilekçemi vermeyi düşünüyorum. Bu ortada vermiş olduğumuz kararlar var. Onların münasebetlerini yazmak, toparlamak için bir vakte gereksinimim var. Bu vakti geçirdikten sonra ayrılacağım.
