İki yıl evvel yaşadıklarını anlatan İ.S., iş bakmak için gittiği sırada Alagöz’ün kelamlı tacizine uğradığını, kendisine bakanlarla çektirdiği fotoğrafları gösterdiğini söyledi.
Terkoğlu, 17 yaşındaki E.M’nin yaşadıklarının 22 yaşındaki İ.S’nin anlattıklarıyla örtüştüğünü söyleyerek, ‘Yine ahlaksız teklif, yeniden devlet erkânıyla fotoğraflar, yeniden ısrar vardı’ dedi.
Barış Terkoğlu, bahisle ilgili yazısında şunları yazdı:
YİNE FOTOĞRAF GÖSTERMİŞ
İ.S., bugün 24 yaşında, öğrenci. İki yıl evvel, yazları çalışabileceği bir iş bakıyordu. Sadullah Alagöz’le bu sayede tanıştı. Saat 17’de görüşmeye çağrıldı:
“Sekreter yanıma gelip üstte Sadullah Alagöz’ün beklediğini söyledi, şaşırdım, kafede garson olarak çalışmak için sahibiyle görüşmek saçmaydı.”
10-15 dakika iş hakkında konuşmuşlar. Devamını İ.S. şöyle anlatıyor:
“Sonra daha özel muhabbetlere girmeye başladı. Kendi gücünden ve buralara nasıl geldiğinden bahsetti. Akabinde telefonunu açarak bana iktidardaki isimlerle fotoğraflarını göstermeye başladı, içinde tanımadığımız insan yok. Belediye liderlerinden tutun da güçlü bakanlara kadar. Yaptığı yardımları, iftarları bunları açarak gösterdi. ‘Yardım yapıyorum ki fazlasını misliyle alıyorum’ dedi.”
Alagöz’ün sohbeti getirdiği yeri İ.S. şöyle aktarıyor:
“Sen de küçücük bir şeyden feragat ederek istediğin mevkiye gelebilirsin. Aileni düşünsene, seni masa başı bir işte çalışırken görüp gurur duymalarını mı istersin, yoksa bir kafede komi olarak çalıştığını mı görmelerini istersin? Masa başında çalışmak istiyorsan benimle birlikte olmalısın.”
Anlattıklarından şu dikkatimi çekti:
“‘Ankara Emniyet müdürü gelecek iki saat sonra, bu iki saatte istediğimizi yapabiliriz’ dedi.”
İ.S’nin en ağırına giden ise buna tahammül etmesi olmuş:
“Bir saati geçkin bu kelamlı taciz içerisinde hiçbir şey yapamadım. Başımı salladım, konuşmasını dinledim. Kapı içeriden kilitliydi. Müsaade isteyerek kalkmak istedim. Gereksinimim olan şey için (iş) bunlara göz yummuş olmak, dinlemiş olmak o kadar zoruma gitti ki, bunları sözlerle ifade dahi edemiyorum. (…) Hoşça kalın dedikten sonra en ağrıma giden şeyi söyledi: ‘Şu an burada benim bu teklifimi kabul edip yatmış olsaydın seni özel sürücüm konutuna kadar bırakabilirdi ancak sen kabul etmedin şimdilik bir buçuk saatlik dolmuşa mecbursun.’”
İ.S. her şeye karşın o odadan çıktığını anlatıyor. Devamını şöyle aktarıyor:
“Hayatımdaki en uzun seyahati yaşayarak konuta gittim. Halime acıdım. Yataktan çıkamadım. Ben ağladıkça annem ağladı. Özür diledi. Güçlü olamadığımız için, paramız olmadığı için özür diledi. Annemi de kardeşimi de o kadar çaresiz görmemiştim hiç.”
HÂKİM TANIMAZLIKTAN GELDİ
Bir ayrıntı daha…
Görüştüğümüz Aile Bakanlığı, Sadullah Alagöz’ü bakanlığa, Ömer Azküçük isimli bir hâkimin getirdiğini söylemişti. Azküçük ise geçen hafta gazeteci Müyesser Yıldız’a konuştu. Şunu söyledi:
“Bizim yanımızdaki arkadaşlardan birisinin tanıdığıymış, ‘Ben de geleyim.’ dedi. Asalak üzere peşimizden geldi. Fotoğraflar çekti. Hâkim olduğumu söyleyip benim bulunduğum kareleri yayımlamaması ikazında bulundum, yayımlamamış.”
Hâkim Ömer Azküçük’ün Facebook sayfasını açtım. Orada, E.M’nin yaşadığı tecavüzden evvel, Sadullah Alagöz ile öbür bir görüşmesinin fotoğraflarını kendisi yüklemiş, Alagöz’ü de etiketlemişti. Artık tanımazlıktan geliyordu.
Gücünü zirvedekilerden alan zorbaların ayaklarının altında, savunmasızlar eziliyor. Bu sistem bittiğinde o kapı tekrar açılacak, içeriye el değmemiş bir mevsim dolacak.
